10 Aralık 2013 Salı

Eğitim, dershaneler ve iktidar

Önünde-sonunda zincirin halkalarından bir kısmının kopacağı kaçınılmazdı. Kilide en yakın halkanın üzerine yüklenen baskı, son bir gayret ile kopuşu hazırladı. Henüz halka diziliş sırasından ayrılmadı, ama yeniden sıkıştırılsa da zayıf halka olarak kalacağa benziyor.
Dershanelerden bahsediyorum. Eğitimin bütününü bir zincir olarak düşünürsek, halkalar; çocuk yuvalarından üniversiteye kadar, birbirine bağlı kuruluşları temsil eder. İşte bu halkaları birbirine sabitlemek ve aynı zamanda görevlendirmek üzere ara halkalar olarak eklenen dershaneler var.
Zincir ve halkalar, nihayet birer şekildir, yani formdurlar. İçerikten, muhtevadan yoksundurlar. İçeriği ya da muhtevayı tutarlar, korurlar, sınırlarını belirlerler. Tıpkı binanın giriş kapısına asılan zincirler gibi. Zincir ve halkalar ne kadar sağlam olursa olsunlar, giriş kapısı kağşamış, çürümeye yüz tutmuş, boyası, cilası dökülmüş, menteşesi, mandalı, sürgüsü yerinden oynamış, sökülmüş ya da kapı nemden, rutubetten, yağmurdan şişmiş ise, zincir ve halkalar işte öylece asılı dururlar sadece. Kapının bir darbeyle sökülmesini, açılmasını önleyemezler. Kapı, binanın içinin, bir bakıma aynasıdır.
Eğitimin kapsama alanında olmakla birlikte, ikisinin farklı şeyler olduğunu düşündüğüm için, öğretim faaliyetiyle doğrudan ilgiliyim. Yıllardır, binlerce eğitimcinin yetişmesine, karınca kararınca katkıda bulundum. Geçmiş yıllarda gerek gazetelerde, gerek dergilerde eğitim üzerine yazılar da yazdım. Bütün bunlara rağmen, eğitim konusunda bırakın uzmanlık iddiasını, eğitimi özümlemeye çalışan bir kimse olarak görme eğilimindeyim kendimi. Ancak gözlem, değerlendirme, kıyaslama ve düşünme alanım ve imkanım ölçüsünde eğitimin muhteva olarak gün gün eridiğini, zayıfladığını, işlevsiz bir meşgale halinde gerçekleştiğini, içim ezilip burkularak, son beş altı yıldır da gözle görülür derecede, somut örneklerini görmekteyim. Bilgi, merak, tecessüs, yeteneklerinin farkında olmama somut örneklerde belirgin halde tezahür ediyor.
Yani, eğitim zincir ve halkası, öğrenim (yani üniversite) halkasına dıştan bir lehimle tutturuluyor. Zincirin ve halkaların maddesi, şekilleri, biçimleri, bunların yerleştirip koruduğu sanılan muhteva adeta belirsiz, hatta yok hükmünde. Belki aşırı bir değerlendirme ya da yargı gibi gelebilir bu. Ama üniversite öğrenim sürecinde, duygu ve düşüncesini bir tarafa bırakalım, derlediği bilgiyi kendine özgü bir üslupla aktaramayan öğrencinin eğitim sürecinde eğitildiği herhalde söylenemez. Bilgi, merak ve yeteneği uyandırılamamış bir kimse, öğrenim sürecinde ne yapabilir?
Eğitimin muhtevası, program ve müfredatı belli bir sisteme bağlanmamışsa, zincir ve halka mesabesinde olan eğitim kurumlarının adı ha “süper” olmuş, ha “Anadolu” ya da “sekiz yıllık” veya “4+4+4” sıralaması olmuş ne fark edecek? Hele “dershaneler”e övgü ya da yergi düzmüşüz? Bir de “bütün dünyada var” söylemine sarılma yok mu? Nereden biliyorsun bütün dünyada var olduğunu? Olsa bile o dünyanın insanı ve şartları ne oluyor?
Bugünlerde dershanelerin kapatılması (acaba?) üzerinde kopan fırtına, bize göre, bir “iktidar” çekişmesidir. Dershanelerin eğitim ile ilişkili olması, eğitim sorununun tartışmaya açıldığı anlamına gelmiyor. Elbette eğitim, iktisadi boyutu sürekli artan ve genişleyen bir imkanlar ve fırsatlar alanıdır. Ve iştah kabartan bir menfaat kaynağıdır. Aynı zamanda sadece iktisadi menfaat sağlayan bir kaynak değil, çok farklı itibarların kazanıldığı bir alandır. Bunların elde edilmeye çalışılması, menfaat beklentisiyle eğitim alanında faaliyette bulunulması, kendiliğinden kınanacak bir şey değildir. Zaten çekişme bunlardan çıkmıyor. Onun için iktidar çekişmesi, onun tezahürü olarak bir meydan okuma, hükmünü kabul ettirme göstergesidir
İsmail Kıllıoğlu
(milli gazete)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder